13 Mayıs 2012 Pazar

Paskalya Tatilimiz

Mart sonu-nisan başı 9 günlük paskalya tatilimiz vardı, biz de bundan istifade edip başladık bilet bakmaya... Günlerce süren nereye gitsek acaba, kalacak yerleri nasıl ayarlayacağız, hangi ülkeye önce gideceğiz, aradan bir ülke çıkarsak mı, havalar ısınınca gitsek daha iyi mi olur, hangi şehre kaç gün yeter gibi bir dünya karmaşanın ardından aklımızda olan 3 büyük ülkeye gitmeye karar verdik. Kaç gece sabahladım ve sabah pes edip yattım hatırlamıyorum ama en son gece saat 5'te beşimiz de Vilnius-Roma, Pisa-Girona, Barcelona-Paris, Paris-Vilnius biletlerimizi almıştık ve çok mutluyduk. Yaşasındı çünkü GİDİYORDUK! Biletlerimizi 3 hafta öncesinden aldık fakat hostellerimizi son günlere bıraktık ne yazık ki, yine de şansımız yaver gitti ve yer bulabildik...
28 Mart sabahı sırt çantalarımız alıp 9 günde 3 ülke 6 şehir gezmeye başladık...

İlk durağımız Roma'ydı...

Roma'da 2 gece geçirip trenle Floransa'ya geçtik...

Floransa'da bir gece kaldıktan sonra da sırada Pisa vardı...

Sonra, Pisa'dan Barselona'nın küçük bir şehri olan Girona'ya uçtuk...

Ve nihayet Barselona'daydık! :)
Barcelona'daki 2 geceden sonra son durağımız Paris'ti...

Gezimiz bol koşuşturmacalı, 2 gece havaalanında bir gece hostel lobisinde sabahlamacalı, kazasız belasız ve çok eğlenceli geçti. :)

Geziden Notlar:
İLK gece Roma'da pizza yedik ve 7 euro pizzaya ödediğim yetmiyormuş gibi bir de 1.5 euro servis ücreti aldılar tam oldu derken, marketler kapalı olduğu için 1.5 litrelik suya 2 euro vermek zorunda kaldık, hayatımın en pahalı pizzasının üstüne bir de suyunu içtim.
ÜÇÜNCÜ gün sabah kahvaltıda "Latte" istedim ve bol köpüklü süt geldi. Biz Latte istemiştik deyince de "Latte is milk." cevabını aldık, süt de bana afiyet oldu.
ÜÇÜNCÜ akşam, tek akşam yemeği veren hostelimizde içinde biber olduğunu zannedip şipariş verdiğimiz pizza etli çıkınca akşam yemeğimiz 5 kişiye 2 pizza nasıl yeter sorusunun cevabı oldu.
DÖRDÜNCÜ geceyi Girona'nın havaalanında geçirdik. Yerde yatan amcaların evsiz olduklarını tartışıp iki büklüm sabahı ettikten sonra amcalar uçaklarına binip gittiler ve biz evsizleri oynamaya devam ettik.
BEŞİNCİ geceyi neredeyse hiçbirimiz hatırlamıyor sanırım, 12 saatten fazla uyumuş olabiliriz.
YEDİNCİ gece de Barselona'nın havaalanında sabah 6'daki uçağımızı bekledik ve herkes bir kaç saat de olsa mışıl mışıl uyudu (ben bile), artık alışmıştık, havaalanları evimiz gibiydi.
SEKİZİNCİ gece nihayet Paris'teydik ama çok yorgunduk, Ece küçük bir tur için dışarı çıkıp bankta mola verdiğimizde bankta uyuya kaldı ve hostele dönüp biraz uyuduktan sonra tekrar dışarı çıktık.
DOKUZUNCU geceyi ise (tesadüfen havaalanın kapandığını bir önceki gece internetten öğrenmemiz ile ne yapacağımızı bütün gün düşündükten sonra hostel lobisinde sabahlayabilir miyiz sorusuna evet cevabı alınca) yeniden evsizleri oynayarak geçirdik.
Daha anlatacak çok şey var;
Barselona'da bir teyzenin bize kızması ve bizim onu dakikalarca şaşkınlık içinde dinlememiz,
Ece'nin Fransız ekmeği ile boğuluşu,
Gökçe ve Melike'nin başka bir odada Çinlilerle kalmak zorunda olması ve Melike'nin korkuyla odamıza gelip hortlak gördüğünü iddaa etmesi (çok yaşlı bir teyzeydi sadece:))
Ve daha neler neler... :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder